13 Haziran 2013 Perşembe

Gezi Parkı Çocukları - Değerlendirme Yazıları -2

Gezi Parkı Çocuklarının direniş ve protesto gösterilerinde iki hafta geride kaldı
Öncelikle kendimizden başlayalım ,

-        Özellikle Gezi Parkı içindeki Taksim Dayanışma adı altında organize edilen düzen , yaşam biçimi , paylaşım , direniş , alçakgönüllük , anlayış , saygı , barış ile donatılmış hava ve tarz  bizi kendine hayran bırakıyor . Bu samimi  direniş  sebebi ile son 15 günün 12 sinde  en azından Taksim’de olup bu  direnişe destek verdik , veremediğimiz akşamlar kendimizi evimizde rahatsız hisseder bulduk .  Bu garip duygu zaten herşeyi anlatmaya yetiyor .  Tıpkı iki Edirneli öğrencinin “ TV’de izliyorduk , dayanamayacağımızı anladık , otostop yaparak geldik “ dedikleri şey gibi .  Kısacası bu pek tarif edilemez olup  yaşanası , hissedilesi bir şey ! 
 
Bunun dışında direnişin 15. gün sonuna bakacak olursak bazı ilginç  durumlar var gibi görünüyor

-        Polis,  aşırı şiddet uygulayıp tüm ülkeyi ve ülkedeki muhalif düşünceyi sokaklara dökmeyi başardığı (!)  ve ülkenin tarihine çoktan geçmiş olan direnişin miladı olacak 31 Mayıs gecesinin ertesi günü  öğe saatlerinde alanı komple boşaltıp 11 Haziran Salı sabahki  herkese göre tezgahlanmış bir mizansenin sonucunda alana tekrar girip şiddetle ve gazla müdahale edene kadar,  Taksim Meydanı 10 gün boyunca belki tarihinin hem en kalabalık, hem de en özgür ve de en vukuatsız süresini geçirdi .  İstanbul’un bu eylemi destekleyen halkının neredeyse tamamı belkide bu sürede Taksim’i ziyaret etti .  Birçok sivil toplum kuruluşu ,örgüt ya da parti  alana çıktı , sloganını ve isteklerini haykırdı . Açıkçası  1 Mayısta alacaklı olanların  bir nevi tatmini sağlanmışta oldu .  Bu renkli  olay , garip bir biçimde bu salı sabahı çok sert biçimde sonlandırıldı . Tüm gün bence oyun olan kovalamaca , 19:00 dan sonra kalabalıklaşan halk kitlelerinin Taksim’e akın etmesi ,  havanın kararması ile tüm gece boyunca hem İstiklal Caddesi , hem meydan , hemde Gezi Parkına ciddi bir polis saldırısı yaşandı .  Herkes polisin parkı dağıtacağını alanı boşlatacağını ve orantısız şiddetinin geri geldiğini düşündü . Nihayetinde Park’ın boşlatılması dışında hepsi doğruydu .  Ancak bu şiddet  , yine yerel medya da üstü örtülü geçiştirilerken , özellikle dünya medyasında çok ciddi şekilde ve manşetlerde yer aldı ! Her yerde meydandaki gaz  bulutları ve polisle götericilerin mücadele fotoğrafları vardı !  Bu tavrı sergileyen yöneticilerin tüm bu durumu görmemiş olması düşünülmezdi . Hele birde birgün sonra Gezi Parkı temsilcileri diye sonradan tamamen  hükümetin tıpkı akil adam kadrosu gibi belirlediği bir heyeti ile görüşmesi arifesindeki bu tavrı anlaşılamaz bir durumdu . Başbakan’ın süreci  hiçkimseyi dinlemeden kendince yönettiği çok açıktı , danışman ya da yakın çevresinin  herhangi bir farklı bakış açısına sahip olmadığı da kanıtlanmış oldu .

-        Sonra 12 Haziran Çarşamba günü geldi . Bu günü yorumlaka ve algılamakta açıkçası zorlandım . Halen de öyle düşünüyorum . Gün bitmek üzeriyken  hem valinin hem başbakanın Gezi Parkı direnişçilerine süre vermesi , alanın polis ile yığılı olması , çok sert ve nihayi müdahalenin yapılacağı izlenimini veriyordu . Bizde bu sebeple Taksim’de ki buluşmaya gittik . Oysa bambaşka bir şey vardı . Park her zamanki teyakkuz hali , sakinliği ,temkinli hazırlıkları ve dikkati ile  olacaklara hazırdı . Ama dışarıda diğer günlerin aksine halk kitlelerinin sayısal desteğinin azaldığını  gözlemledim . Aynı gün sosyal medyadan bu akşama dair hiçbir aktivite çağrısının yapılmaması da ilginçti . Sonuçta korkutucu olarak beklenen gecede polis bir tek gaz atışı bile yapmadan sakince geçti . Geceye ,   başbakanın görüştüğü  tamamen yandaş kadro ve iki sözde sanatçının görüşme sonrası sosyal medayayı patlatacak derecede  ilginç açıklamaları damga vurdu  .Hasan Kaçan ve Necati Şaşmaz isimli şahısların konuşmaları gergin gece de bir anda esprilerin havada uçuşmasını sağladı , eylemciler morallendi bile diyebiliriz . Ha birde “ park referandumu” düşüncesi hükümetçe tartışmaya açıldı .  Hakkında mahkemenin yütürmeyi duruduma kararı olan park için hukukçular “ referandum “ ifadesinin teknik olarak mümkün olmadığını açıkladılar .  Tüm bunların sonucunda şu anki noktaya gelindi .  Günlerden Perşembe , olayların üzerinden tam iki hafta geçti . Gelinen nokta nasıl yorumlanmalı ....

Şu an itibarı ile yorumlarım  ve çözmekte zorlanığım bazı şüphelerim;

-        Park direnişi  ve GEZİ PARKI ÇOCUKLARI bana göre toplumda,   iktidar partisinin kayıtsız şartsız taraftar biçimli  destekçileri  dışında ciddi bir  saygı ve sempati uyandırdı . Özellikle bugüne kadar iktidarın ve özellikle başbakanın hemen hemen  hergün bir konuda gündem yaratıp müdahale ettiği olaylar , konular nedeniyle  birikmiş olan muhalefetin bir anda alanlara, meydanlara, sokaklar akmasını ve ciddi bir tepkiye dönüşmesini sağladı . Başbakan’ın da itiraf ettiği gibi , tepkiyi beklediklerini ama bu boyutu kestiremedikleri önemli bir gerçekti .

-        Yerel medya ilk günlerdeki tamamen görmez duymaz tavrını , bu defa   haber veren yorumlar yapan ama bunları , iktidarın sanki resmi yayın organıymışçasına yapmaya başladı . Bu ilk tepkilerden sonra haklarında varılan yargının tuzu biberi oldu .  Bu saatten sonra  protestoculara ve direnişçilere kendilerine inandırmaları çok zor.  Gelecek günler onları şiddetli bir protesto bekliyor diye düşünüyorum .  Bugüne dek uyuttukları kitle uyandı . Takkeleri düştü ve kel göründü ( Tıpkı örnek patronları Şahenk’in keli gibi )

-        Vali olağan üstü bir biçimde tüm halkı kandırdı . Yaptığı şirin (!) içerikli açıklamaların ardında dev bir şiddet gösterisi ve hatta kimilerince oyunu tertipledi diyebiliriz ! Tüm inandırıcılığını bana göre tüm kitleler nezninde yitirdi .  Normalde istifa etmesi şahsen kendisi için yapacağı en iyi şey olurdu ama bu ülkede böyle bir kültürün izleri dahi bulunmadığı için herkes koltuğunda yumurtaları soğutmamaya devam ediyor .

-        Başbakan tüm olaylar boyunca gösterici ve protestocuların odağında şahsı ve adıyla yer alıyor . Bu durum sanırım kendisininde itiraf ettiği gibi değişmeyecek kişiliğince birtürlü kabullenilmiyor ve sindirilmiyor . Ayrıca  kendisini takip eden kitleye karşıda bu imajını zedelememek ve geri adım attı  algısı yaratmamak için bence  gereksiz bir kompleksle  sert ve uzlaşmaz tavrını sürdürmeye devam ediyor ( Kendisine kayıtsız şartsız destek veren kitlesinin bu tavrından hoşlandığını çok iyi bildiğine eminim )  . Ancak bu tavrın 15 gün boyunca ülkeye derin izler bıraktığı çok açık . O izlerin  pozitife ve negatif yönlerini zamanla hep beraber göreceğiz . Bunda başbakanın tarihsel sorumluluğu en önde gelen gerçeklerden biri olacak hiç kuşkusuz . Özellikle sert, antidemokratik, olayları olduğunun dışında ifade eden , çarpıtan  ve uzlaşmaz tutumu !

-        Son gün itibarı ile iki gün önceki polis saldırısı ve şiddetinden eser yok , bir anda ne oldu da müdahale oldu , ne oldu da müdahale edilmiyor !  Ben başbakanın tabiri ile “ faiz lobisi “ diye hedef şaşırttığı bir başka lobinin bu süreci hem istemiyorum deyip hem de yaşatarak ve sürdürerek bu olaydan acaba bir nemalanma , rant elde etme durumu olup olmadığında şüpheleniyorum .  Sonuçta borsa düşerken birileri de bu düşen kağıtları alıyor. Bir yandan TPAO ‘nun petrol arama hakkı kanunla değiştirildi . Milletvekilleri kıyak emekliliği çıktı , içki satış yasakları onaylandı . Bunlar sadece bu süreçte  buzdağının görünen yerleri . Kısacası  bu durumdan umarım direnişçiler zararlı çıkmaz .  Başbakan ve şürekasının söylemleri sürekli saldırı ve karalama üzerinden ilerlediği için varsa böyle bir tuzak bunu kesinlikle deşifre etmek lazım . Sanırım Redhack’e iş düşecek  ( :-) ).   

-        Niye Gezi’ye sürekli sataşılırken girilmiyor   diye de düşünmeden edemiyorum , niye ?  Direniş dünyadan izleniyor , uluslararası kanallar canlı takipte , uluslararası rahatsızlık ve tepki var ! Tamam hepsi doğru da  10 gün öncede vardı ,  iki gün öncede vardı . Kimsenin gözünün yaşına bakılmadı , sıkıldı da sıkıldı gaz ! Anamız ağladı !  Ki  zaten bir iyiniyet olsa  ufakta olsa pozitif  bir mesaj verilirdi . Çıkan en pozitif mesaj kabız gibi bir referandum oldu . Oysaki  on gün önce resmi platform , Bülent Arınç’a yüzyüze görüşmede  isteklerini iletti . Bu konuda karşıdan hiçbir olumlu adım atılmadı ve sürekli olay  manipüle edildi . 

-        Tabi yukarıdaki bazı değerlendirmeler biraz şeytanın avukatlığı  ve gönlüm olayın bu içerikte olmasını istemiyor .  Ben yine de Gezi Çocuklarının bu inatçı ve son derece başarılı organiazsyonun ve direncinin çok ciddi ses getirdiğini , iktidarın birkısmı  hava gazı ile şişirilmiş  balonunun bir anda patladığını . Bu sesten iktidarın irkildiğini hatta ciddi korktuğunu , ama delikanlılığa(!) da söz söyletmemek için  güçlü görünme , etkilenmemiş görünme adına , hem gösterilere katılan halkı , hem de Gezi Parkı Çocuklarını sürekli kışkırtıcı , tahrik edici , hedefler olarak gösterme gayretlerinin bu düştükleri durumu kotarmaya yönelik olduğunu da düşünüyorum .

-        Yani aslında haraket 15 gün içinde çok acayip bir sonuç elde etti. Başbakan 20 gün önceye kadar  , sanırım kafasında herşeyin planını yapmış artık ince ayarları tasarlarken ... ( Anayasa, cumhuriyet, eğitim, sosyal yapı – üç çocuk , kadının erken emekliliği vs- dindarlık , yasaklar , Osmanlıcılığın yüceltilmesi , Atatürk olgusunun yavaş yavaş silinmesi , Ortadoğuda büyük abi olma hayalleri ve rüyaları vb.)  bir anda soğuk bir duşla uyandı . Belki bize biber sıkıp  gözlerimizi , ciğerlerimizi yaktılar  ama kendileride hiç tasarlayamadıkları bir buz kabının içinde uyandılar .Artık bundan sonra  Türkiye’de  tepkisini gösterdiğinde , birlik olduğunda , organize olduğunda , saygılı , anlayışlı , barışçıl ve tahammülkar olduğunda kitlelerin birçok  şey kazanabilecekleri , birçok şeyi en azından değiştirmeyi deneyebilecekleri duygusu ve gerçeği yerleşti . Bu yüzden bugün bu ülke de 20 gün öncesine kadar karamsarlık bulutlarının içinde boğulan insanların beyninde yarınlar çok daha parlak , aydınlık ve güneşli .  Bu yüzden bundan sonra , yarınları karartarak ülkeyi farklı noktalara götürmeye çalışanlar düşünmesi gerekecek sanırım .  Biz nerede yanlış yaptık gibi bir öz eleştiri de yapabileceklerini sanmak iyimserlik , çünkü bu bir vasıftır  ve eğer o vasfa sahip olan bir insan ya da grup olsaydınız zaten ülke bu son 15 günü yaşamaz olurdu .

-        Sonuç olarak  Gezi Parkı Çocukları ve onların yarattığı içinde kimi romantik ögeleri de barındıran  haraket ülkenin insanlarının zihninde bir devrimi bence gerçekleştirdi . Belki de en önemli kazanım bu . Tabii ki  şu ana kadar bunca acının ki ölümlerin olduğu yerde acı bile az kalır durumu anlatmaya , mutlaka somut sonuçlarında alınması lazım . Ama şuna inanıyorum , eğer polis Gezi Parkını şiddetle ortadan kaldırmayı denerse ,  bu ruh hiçbir zaman bitmeyecek ve her defasında geri gelip  çok daha etkili  olacak !

Tüm Gezi Parkı Çocuklarını  yürekli, dürüst ve gerçekten samimi eylemlerinden dolayı kutluyor ve selamlıyorum.

Hepimiz Gezi Parkı Çocuklarıyız , hepimiz bu ülkeyi ve bu ülkenin tüm insanlarını seviyoruz ! Çünkü BİZ HALKIZ !

Bu çocuklar ya da biz tüm direnişçiler aslında birer Gökkuşağı Savaşçılarıyız belkide ...

Dünya birgün yok olmaya yüz tutuğunda ,  onu kurtarmak için  bugüne kadar dünya değiştirmiş tüm savaşçılar yeniden geri gelecekler ve kurtaracaklardır ve onlara GÖKKUŞAĞI SAVAŞÇILARI denilecektir 
( Bir Kızılderili sözünden alıntıdır)
#DirenGeziParkı   
#DirenTürkiye 
“ Direnince çok güzel oluyorsun “
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder