27 Haziran 2013 Perşembe

Gezi Parkı Çocukları - Değerlendirme Yazıları -5

Gezi Parkından başlayan ve ülkeye yayılan gösterilerde  muhalafet ve davranış biçimleri yavaş yavaş sokaklardan parklara kaymaya başladı .

Ancak arada ortaya çıkan önemli gelişmeler  muhalif grupları zaman zaman sokağa dökmeye devam ediyor .  Örneğin , polis kurşunu ile öldürüldüğü kamera kayıtlarında görünen Ethem Sarısülük'ü öldüren polisin hakim tarafından tutuksuz yargılamak üzeri serbest bırakması ya da  eylemlere katılan göstericilerin tutuklanmaları ya da benzer süreçlere halen olayları sokaklara taşıyabiliyor . Anma etkinlikleri düzenlenebliyor .

Onun dışında muhalef tavır çok farklı bir demokratik harakete dönüşüp parklardaki forumlara kaymış durumda . İstanbul başta  Ankara ve İzmir 'de önemli toplantılar yapılıyor . Burada kişiler özgürce tüm düşünce ve fikirlerini karşılıklı saygı ve demokratik tavir içinde  asla kavgaya fırsat vermeden hatta karşılıklı bile konuşmadan  dinliyor, tartışıyor ve önemli ortak  kararlar alıp uygulamaya dahi geçebiliyorlar  .

Açıkçası bu manzara Türkiye'de  sürekli sekteye uğratılan ve tam anlamıyla uygulama zorluğu çekilen demokrasiyi  yavaş yavaş tam manasıyla öğrenmeye ve uygulamaya başladığımızın bir göstergesi olarak bile önemli bir kazanım olarak görünüyor. Hatta şunu söylemek çok mümkün ;  TBMM'de bu forumlarda ki  anlayışı ve saygıyı görmek neredeyse imkansız .

Çok farklı görüşler parklarda ses buluyor , arada sol görüşten , Atatürkçülüğe , islami görüşlerden , etnik kimlik siyasetine kadar hertürlü düşünce duymak mümkün .

Bunun dışında  , eğitsel , hukuki , tıp ,  çocuk , siyaset  ve benzeri çalışma grupları oluşturuluyor .  Vegan mutfak , eşya değiş tokuşu , kitap değiştokuşu gibi  son derece ilginç çalışmalara imza atılıyor .

Tamamı temel olarak iyi niyetli  , sevgi , saygı  ile bezeli bir anlayışın sonucu .

Bu olay mutlaka hertülü açıdan çok çok uzun zaman sürecinde kişiler , kurumlar bazında analiz edilecek çözümlenmeye çalışılacak , sayfalarca yazı yazılacak saatlerce konuşulacak . Sonucunda kim hangi sonuçları analizleri yapacak  bilmiyorum ama görünen o ki  şu ana kadar eğer  iyi tarafından bakılıp algılanmak istenirse aslında içinde çok büyük dersler veren iyilikleri barındırıyor ve önemli dersler verebiliyor .

Algılanabilmesi dileğiyle ..
 
 
Ek Link : Prf Korkut Boratav'ın olayları analiz söyleşisi 
 
 
 

19 Haziran 2013 Çarşamba

Gezi Parkı Çocukları - Değerlendirme Yazıları - 4


Gezi Parkı Direnişi deviniyor dönüşüyor ...
15 Haziran direniş için kritik bir gün olarak tarihe geçmiştir. Taksim Dayanışması neredeyse aldığı kararla sembolik cadır dışında Gezi Parkı eylemini bitirmek üzeriydi ki , Ankarada miting yapan AKP lideri başbakan son cümlesiyle  “ parkı boşlatın yoksa boşlatılacak” deyip  küllenmeye yüz tutmuş  polis direnişçi şiddetini alevlendirdi.  Cumartesi akşam 20:30 sularında başlayan çok sert müdahale  bir anda tüm ülkede infiale yol açtı .  Ertesi gün AKP’nin İstanbul’da gövde gösterisine dönüştürmeyi planladığı anlaşılan mitingine  gölge düşürmemek adına olsa gerek polis inanılmaz bir yoğunlukla ve şiddetle  bu defa tüm sokak ve yolları tuturak Gezi Parkına su ve gazla saldırdı .Çok ciddi derecede orantısız bir güçle  çocuk, genç , yaşlı , yaralı demeden hatta kapalı alanlara da gaz sıkarak, plastik mermi atarak , tayzikli sulara ne olduğu belli olmayan kimyasal içerikli maddeler katarak insanlara ciddi zararlar verecek bir saldırı metodu uyguladı .  Şiddetli  müdahale Pazar gününe de yansıdı gün boyunca  Şişli ve Sıraselviler istikametlerinde direnişçilere sürekli biber  gazı  ve tayzikli acılı su tacizinde bulunuldu, akşam saatlerinde ise AKP mitingi sonunda , yoğun bir saldırı ile 500 e yakın gösterici göz altına alındı . Miting’den çıkıp  belli ki organize edilmiş bir grup insanın ellerinde soplarla  AKP lehine slogan atarak İstiklal Caddesi sokaklarında direnişçilere saldırma güdüsüyle yürüdükleri görüldü. Çoktan yok olmuş ana medya ve iktidar partisi nedense bu tabloyu görmezden geldi . Neyseki direnişçiler bunlara aradıkları o kozu vermedi .  Kısacası  15-16 Haziran direnişin kritik ve öneml



i süreçlerinden biri oldu .

Park boşlatılıp abluka altına alındı , meydan kimsesiz ve sessiz kalduğı için  huzur buldu (!) .20 gün sonra meydanda  polis kuvvetleri ve araçları dışınd akimse olmadığı için ses seda yoktu.
Sanırız ki  hakim güçler  baskı ve şiddetle hep arkasında  marjinal güçler , dış mihraklar aransa da – ki birtakım mihraklar böyle bir gücü görünce tabii ki nemelanmak isteyebilri ama direnişin içini bilen kişilerin , direniş ruyhunun buna asla müsade etmediğini bilecektir - neredeyse içgüdüsel doğan ve gelişen bu halk hareketi ve direnişi sonlandırdıklarını zannetmişlerdi . Mitingi de yapınca derin bir nefes almak üzeriydiler ki , sosyal medya üzerinden AKP mitinginden alınan enstantaneler olayı yine orantısız zeka formatında haraketlendirdi .  Başından buyana bu direnişin en büyük gücü ve katalizörü olan , sosyal medya , sosyal zeka ve işbirliği ve dayanışması bir anda evlerine çekilmek zorunda klamış sokak direnişçilerinin morallerini tavan yaptırdı . İktidar partisinin ve yandaşlarının söylem ve tavrı , konunun hangi düzeyde algılandığını ya zeka ya da çıkarlar doğrultusunda görmezden gelinme gayreti olarak direnişçiler açısından çok anlaşılır kılıyordu .   
Direnşçiler olayları zaman kaybetmeden analiz etmeye başladırlar . Belki  yoğun eylem sonrası sokaklardan çekilmiş görünüyorlardı  , oysa ki  bu direnişin başka bir yöne devinimi , evrimleşmesiydi . Kitle  biraraya gelmeye belli alananlarda ( Gezi Parkı olmasa da ) özelliklede Gezi Parkını temsilen  bulundukları parklarda ( Beşiktaş Abbasağa Parkı , Ankara Kuğulu Park , Kadıköy Göztepe Parkı vb .)  toplanıp forumlar oluşturup konuyu hem tartışmaya hem de eylem planını ortak bir çatıda buluşturup yaşanan sürecin sonuç alması için girişimlere başlamıştı . Yaşadıklarını unutmak , unutturmak istemiyorlardı , umutları vardı . Oysaki hakim güç daha sabahında Çarşı grubunu  yasadışı örgüt sıfatı ile tutuklamaya bile başlamıştı.  İntikam güdüsüyle bir cadı avı başlamış görünümü vardı.
Duran Adam : O nasıl bir duruş , nasıl bir güçtür !
Bir adam tek başına yavaşça meydan yürüdü , AKM’nin tam kaşısına geldi daha ileri gitmesine orada günlerdir bekleyen  polis barikatı izin vermeyebilirdi , onunda derdi bu değildi zaten , sırtındaki çantasını yavaşça yere bıraktı , rahat bir duruşla başını AKM’ye doğru kaldırdı ve olağanüstü bir konsantrasyon ile kıpırdamandan öylece durmaya başladı, bakışları belki AVM’de asılı bayrakta , belki Atatürk posterindeydi , ama aklı ve tavrı ile insanlara büyük bir ilham vermek üzeriydi  ...  Saatler geçiyor adam duruyordu , sorulanlara konuşulanlara cevap vermiyordu, hatta şüphe uyandırıp , canlı bomba olabilir diye  ihbar bile  edildi , polis çantasını aradı , ama kitap ve birkaç özel eşya dışında birşey yoktu . Akşam üstüne doğru  sosyal medya “ Duran Adam” ile çalkalanmaya başlamıştı . “Duran Adam “ tamda devinen evrimleşen direnişin ruhuna uygun   bireysel ama sessiz bir  eyleme imza atıyordu . Bu orantısız zeka örneği eylem  karşı tarafı çaresiz yakalamıştı .  Gecenin geç saatlerinde ona katılan başka “ Duran Adamlar” sayının artmasını sağladı , duran adam önünde durulamaz bir nehir olmuş özgürlük okyanusuna doğru akıyordu .   İlerleyen saatlerde sayı çoğalında bir takımının  tutuklanması gerçekleşti . Ama bu tutuklanmaların yasal olamaycağını herkes biliyordu , sonuçta insanlar sabit bir şekilde duruyorlardı – hiçbirşey yapmadan öylece duruyorlardı -  . Olay bir an da ülke ve dünyada  gündeme oturdu . Direnişin yeni geliştirdiği bu simge haraket ülkede heryere yayıldı . Heryerde yüzlerce binlerce “ Duran Adam”lar türedi ... Biz de dün akşam Taksim Meydanında yaklaşık bin Duran Adamdık ! Bugün yine meydanlarda sessiz ve pasif ama direnen binlerce Duran Adam olduk .  John Lennon’ın sözlerini  aslında bu durumu en iyi şekilde özetliyordu “Olay şiddet kullanımına dönüştüğü zaman sistemin oyununa geliyorsunuz demektir. Yerleşik düzen sizi kavgaya sokmak için kızdırmaya çalışacak, sakalınızı çekecek, yüzünüze fiske atacaktır. Çünkü, siz bir kere şiddet kullanmaya başvurduktan sonra sizinle nasıl baş edeceklerini bilirler. Nasıl baş edeceklerini bilmedikleri tek şey, şiddet dışı eylemler ve mizahtır.”  

Evet direniş şimdi ciddi bir değişim devinim ve evrimleşme sürecine girdi . Bundan sonra artık  bu yolda ilerleyecek ,  kendini derleyecek toparlayacak , ifade edip , diğer kitlelere de anlatmaya çalışacak , kendisine biber gazı örneğiyle olduğu gibi tacizde bulunulup şiddet uygulamdıkça , “ Duran Adam “ benzerlerinde olduğu gibi mizahla ve zeka ile donatılmış farklı eylemlerle kendini sürekli yenileyecek .   Bir park platformunda söz alan direnişçinin dediği gibi  Bizim daima akışkan olmamız gerekiyor , stabil olmamamız gerekiyor , stabil olduğumuzda bize karşı tedbir alabiliyorlar , örneğin Cumartesi ve Pazar aldıkları polisiye tedbir gibi , ama Duran Adam gibi akışkanlıklar sağladığımız müddetçe çaresis kalıyorlar ve ne yapacaklarını bilemiyorlar bu yüzden bizim daima bir devinim ve yenilenme içinde yani akışkanlıkta kalmamız gerekiyor

Şu bir gerçek ki artık Türkiye bundan 20 gün öncesi gibi olmayacak ,  bundan sonra , sokaklarda , parklarda ,  binalarda , doğada herşey  daha farklı algılanacak , değerlendirilecek .  Umarız bu çocukların ortaya çıkardıkları bu sinerji ve enerji dejenere edilmez , samimiyetine gölge düşürülmez ve  provoke edilmez .  O taktirde bu ülkenin geleceğine önemli katkı sağlayacağı aşikardır . Hakim ve egemen güçlerin ( Siyasi, idari ,askeri, sermaye vb) bunu kendi çıkarlarını göze alarak destekleyeceklerini beklemek saflık olacaktır ama  bu durumda da direnişin en büyük gücü ve eylem planı onlara karşı gerçekleştireceği demoktatik eylemler , protestolar ve  boykotlar olacaktır. 
Sonuç olarak bundan sonrası  süreci iyi anlamak , herkese anlatmak , yaşatmak , unutmamak , unutturmamak olacaktır . Bir de süreç içinde   direnişin ve direniş mantığının karşıdında yer almış kurum ve kuruluşlara karşı yapılacak boykotlar ve protestolar önem kaznacaktır .  Orantısız zeka örneği ilginç protestolarında daha pekçok kez  diğerlerini kilitleyecek kadar çaresiz ve zor durumda bırakacağına da şüphem yok .  
Gezi Parkı Çocuklarının, bu güzel çocukların bu değerli haraketinin ülkemize ve insanlığa çok şey katmış ve daha da katacağına olan inancımla .
Selam olsun tüm Gezi Parkı Çocuklarına yani Çapulculara !
Bu daha başlangıç , güzel ve güneşli günler görmek ve motorları maviliklere sürmek ...
Özgürce , sevgiyle ve  barış içinde  kalın !

14 Haziran 2013 Cuma

Gezi Parkı Çocukları - Değerlendirme Yazıları - 3

 
Gezi Parkı Çocukları Sonunda Muhatap Kabul Edildi !
 
 

 
13 Haziranın akşam saatlerinde önce Avrupa Parlemento’sunun  göstericiler lehine , müdahalenin sertliği ve hükümet aleyine aldığı karar ses getirdi. Gerçi hükümet her zaman ki gibi bunu kabullenmedi ama , tam da akşam saatlerinde ani bir bilgi düştü ortalığa . Başbakan’n  başından buyana direndiği ve hatta dün “ her yer sidik kokuyor , dışkılarını oraya yapıyorlar “ diyecek kadar aşağıladığı  Gezi Parkı Çocuklarının temsilcileriyle görüşme kararı duyuldu . Aynı saatlerde Valinin de  gece 24:00 de  gençlerle görüşeceğini duyurdu .  Belli ki hükümet hem içeriden hem de dışarıdan köşeye sıkıştığını ve yapmaya çalıştığı özellikle içerideki danışıklı oyunlarının , eylemciler gözünde espri kaynağı üretmekten öteye geçmediğinide anlayınca  , sanırım istemeyerek de olsa ,  zorla da olsa bazı adımlar atmak zorunda kaldı . Bu ben de en çok “ Direne , direne kazanacağız “ sloganının biraz da olsa hayat bulmasının umut ışığı olarak olumlu bir his doğurdu .
Haberi parkta aldım . Kitle temkinli yaklaştı olaya , 15 gündür direnen , tüm Türkiye’de bir sivil direnişe dönüşen olayın çıkışında , gösterilen polis şiddeti sonucunda  4 kişinin öldüğü , yüzlerce kişinin organlarını ( göz vb.) kaybettiği , binlerce yaralının olduğu bir gerçeğin farkındaydı eylemciler .  Bu haber sonrası parkta sloganlar daha gür ve daha güçlü atıldı , park kalabalıklaştı . Günlerdir süren direniş nihayetinde zorla da olsa  kendini kabul ettirmişti.  Sonucu sakinlikle beklendi . Bir Alman piyanistin , gece boyunca saatlerce süren Atatürk Anıtı önündeki piyano resitalinde binlerce kişi  geceye dağılan müziğin notalarında , sanatın gücünü , olayların  etkisini hissetti . Günlerdir karşı karşıya olan göstericiler ve polisler  konseri birlikte izledi ( Polisler tabii ki biraz zorla )  , hatta birlikte alkışladılar sanatçıyı . 
Görüşmeye Taksim Dayanışma platformu adına STK temsilcileri ve bir grup eyleme destek veren sanatçı katıldı .  Gece saat 03:30 da biten  toplantı ve sonrasında ancak “ Gezi Parkı süreci yargı kararı beklenecek , sonuç olumlu olursa park kalacak , olmazsa halk oylamasına gidilecek , sonucuna göre haraket edileceğini hükümet tahüt ediyor “ açıklaması geldi .
Sonuç olarak ;
-       Tüm dünyada yankı bulan eylemlerin sonuda  içeriden geldiği kadar dışarıdan da gelen tepkiler sonucu hükümet ve başbakanın bazı adımları istemeyerekte olsa atma zorunluluğu ortaya çıkarmıştır . Bu direnişçiler açısından bir başarı bir kazanımdır . Demokratik bir eylemin , sivil bir direnişin başarısı ve kazanımdır !
-       Uzlaşmaz görülen başta başbakan olmak üzeri , hükümet  en sonunda Taksim Dayanışmayı muhatap olarak kabul etmek zorunda kalması da bir kazanımdır . Dış mühraklar , yasal olmayan gruplar diye atılan nutukların sonunda bu çok önemlidir .
-       Yargı kararı beklenmesi ve sonrasında referandum süreci bir taktik gibi görünse de günlerdir inatla her ortamda ifade edilen  Yapacam , buraya kışla yapacam “ söyleminden öyle veya böyle  bir geri adım attırılması  olarak bir kazanımdır . Tabi ki özellikle  “yargının bağımsılığı ve güdümünün “  çokça olumsuz örnekleri olan bir dönemde bu çıkışın  kesinlikle samimi bulunmayacağı ve şüpheyle yaklaşılacağı aşikardır . Daha dün başbakanın emir vericesine savcıları göstericiler alyhine göreve daveti , iki gün önce adliyede avukatlara yapılan polis şiddeti , ülkenin bu anlamdaki gerçek yüzünü ifade etmek için  taze iki örnektir. 
-       Referandum da bir kaçıştır . Ama ne olursa olsun , günlerdir süren “ Gezi Parkı “ nın park olarak kalma mücadelesi için bir kazanımdır .
-       Ancak olayın Taksim’den çıkıp  , başta Ankara ve Hatay olmak üzere neredeyse tüm şehirlerine sıçraması , oradaki orantısız polis şiddeti ve ortaya çıkan ölümler , yaralanmalar ve toplumun ruhunu yaralayan bu olaylarla ilgili görüşme sonucunda hiçbirşey söylenmemiştir .  Aşırı güç kullandığı tespit edilen kimi polis memurları hakkında  araştırma başlatıldığı , kandırmaca bir açıklamadır .  Mülki amirler olan valilerin , İçişleri bakanlığının bu konudaki tutumları ve zaafları kitleler nezninde bir yanıt beklemektedir , vicdanların rahatlaması gerekmektedir .  Bu durum açıkçası   tırnak içindeki “ gezi parkı” süreci dışında kalan durum için sokaklardaki alanlardaki kitleleri tatmin etmediği aşikardır .  Bundan sonraki  eylem sürecini bence bu algı ve gerçeklik belirleyecektir . Yani konu sadece " Gezi Parkı " bıyutundan ibaret olsaydı alınan sonuçlar belki alanlardan çekilmeyi getirebilridi . Ama tüm ülke vicdanında rahatsızlık uyandıran diğer unsurlar hakkında hiçbirşey söylenmemesi sıkıntı yaratabilir .
-       Hemen hergün  toplumdaki bir kesimi ilgilendiren bir konuda ortaya çıkan baskılar , yaptırımlar , yasaklamalar, müdahaller, değişimler , kitleleri  topyekün hiçbir ayrışım gözetmeksizin başta  başbakan olmak üzeri hükümet aleyhine doğaçlama bir muhalefetin bu süreçte ortaya yani alanlara çıkmasına sebep olmuştur. ( Dün gece mikrofonu alan Tuvaletçiler biriliği bile , İstanbul WC'lerin Sağlık A.Ş'ye devredilmesinden şikayet etti ) . Yani dokunulmayan neredeyse kimse ve kurum kalmadı .   Biber gazını orantısız yedikçe ( Hatta alışkanlık yaptığı , bir nevi müptelası olduğumuzu bile espriyle karışık söylersek yalan olmaz herhalde )  zaman zaman vandalizme dönüşen münferit olaylara rağmen ortaya çıkan bu olağan dışı durumda ciddi bir sivil toplum barışı , kenetlenmesi ile bir kazanımdır . Bundan sonra bu tepkinin gücünün ülkeyi yönetenlerce atılacak her adımda , alınacak her kararda  zihinlere ciddi uyarılar yapacağı açıktır .  Ama en önemli kazanım bu  birlikteliği sağlıklı ve daha da geliştirerek bir sivil toplum haraketi olarak ileri taşımak olmalıdır . Aksi taktirde egemen güçlerin bu kitleye karşı girişeceği bir karşı müdahalede güçlü olunmasını sağlayabilir.
Bugün değerlendirmeler yapılacak ,  başta sembol  Taksim Gezi Parkı Çocukları olmak üzere , Ankara ve Hatay gibi örnek kentlerdeki göstericilerinde nasıl bir yol çizecekleri önem arzedecektir . 
Bugün uzun bir gün olacak , bekleyip göreceğiz .
Ancak şu unutulmamalıdır . Göstericiler , gençler birşeyler istiyorlar ; başta özgürlük olmak üzere ! Bir ankette aşağıdaki sonuçlar görülüyor , bunlara cevap bulunması ve duyarlı olunması sanırım en büyük beklentidir! 
Neden Gezi Parkı’ndalar?

% 58.1 Özgürlüklerin kısıtlandığını düşündüğü için.

% 37.2 AK Parti’ye ve politikalarına karşıtlık.
% 30.3 Erdoğan’ın açıklamalarına ve tavrına tepki.
% 20.4 Ağaçların sökülmesi.
% 19.5 Devlet düzenine karşıtlık.
% 8 Direnişi görmek, havayı koklamak için.
% 4.6 Diğer.



AA

13 Haziran 2013 Perşembe

Gezi Parkı Çocukları - Değerlendirme Yazıları -2

Gezi Parkı Çocuklarının direniş ve protesto gösterilerinde iki hafta geride kaldı
Öncelikle kendimizden başlayalım ,

-        Özellikle Gezi Parkı içindeki Taksim Dayanışma adı altında organize edilen düzen , yaşam biçimi , paylaşım , direniş , alçakgönüllük , anlayış , saygı , barış ile donatılmış hava ve tarz  bizi kendine hayran bırakıyor . Bu samimi  direniş  sebebi ile son 15 günün 12 sinde  en azından Taksim’de olup bu  direnişe destek verdik , veremediğimiz akşamlar kendimizi evimizde rahatsız hisseder bulduk .  Bu garip duygu zaten herşeyi anlatmaya yetiyor .  Tıpkı iki Edirneli öğrencinin “ TV’de izliyorduk , dayanamayacağımızı anladık , otostop yaparak geldik “ dedikleri şey gibi .  Kısacası bu pek tarif edilemez olup  yaşanası , hissedilesi bir şey ! 
 
Bunun dışında direnişin 15. gün sonuna bakacak olursak bazı ilginç  durumlar var gibi görünüyor

-        Polis,  aşırı şiddet uygulayıp tüm ülkeyi ve ülkedeki muhalif düşünceyi sokaklara dökmeyi başardığı (!)  ve ülkenin tarihine çoktan geçmiş olan direnişin miladı olacak 31 Mayıs gecesinin ertesi günü  öğe saatlerinde alanı komple boşaltıp 11 Haziran Salı sabahki  herkese göre tezgahlanmış bir mizansenin sonucunda alana tekrar girip şiddetle ve gazla müdahale edene kadar,  Taksim Meydanı 10 gün boyunca belki tarihinin hem en kalabalık, hem de en özgür ve de en vukuatsız süresini geçirdi .  İstanbul’un bu eylemi destekleyen halkının neredeyse tamamı belkide bu sürede Taksim’i ziyaret etti .  Birçok sivil toplum kuruluşu ,örgüt ya da parti  alana çıktı , sloganını ve isteklerini haykırdı . Açıkçası  1 Mayısta alacaklı olanların  bir nevi tatmini sağlanmışta oldu .  Bu renkli  olay , garip bir biçimde bu salı sabahı çok sert biçimde sonlandırıldı . Tüm gün bence oyun olan kovalamaca , 19:00 dan sonra kalabalıklaşan halk kitlelerinin Taksim’e akın etmesi ,  havanın kararması ile tüm gece boyunca hem İstiklal Caddesi , hem meydan , hemde Gezi Parkına ciddi bir polis saldırısı yaşandı .  Herkes polisin parkı dağıtacağını alanı boşlatacağını ve orantısız şiddetinin geri geldiğini düşündü . Nihayetinde Park’ın boşlatılması dışında hepsi doğruydu .  Ancak bu şiddet  , yine yerel medya da üstü örtülü geçiştirilerken , özellikle dünya medyasında çok ciddi şekilde ve manşetlerde yer aldı ! Her yerde meydandaki gaz  bulutları ve polisle götericilerin mücadele fotoğrafları vardı !  Bu tavrı sergileyen yöneticilerin tüm bu durumu görmemiş olması düşünülmezdi . Hele birde birgün sonra Gezi Parkı temsilcileri diye sonradan tamamen  hükümetin tıpkı akil adam kadrosu gibi belirlediği bir heyeti ile görüşmesi arifesindeki bu tavrı anlaşılamaz bir durumdu . Başbakan’ın süreci  hiçkimseyi dinlemeden kendince yönettiği çok açıktı , danışman ya da yakın çevresinin  herhangi bir farklı bakış açısına sahip olmadığı da kanıtlanmış oldu .

-        Sonra 12 Haziran Çarşamba günü geldi . Bu günü yorumlaka ve algılamakta açıkçası zorlandım . Halen de öyle düşünüyorum . Gün bitmek üzeriyken  hem valinin hem başbakanın Gezi Parkı direnişçilerine süre vermesi , alanın polis ile yığılı olması , çok sert ve nihayi müdahalenin yapılacağı izlenimini veriyordu . Bizde bu sebeple Taksim’de ki buluşmaya gittik . Oysa bambaşka bir şey vardı . Park her zamanki teyakkuz hali , sakinliği ,temkinli hazırlıkları ve dikkati ile  olacaklara hazırdı . Ama dışarıda diğer günlerin aksine halk kitlelerinin sayısal desteğinin azaldığını  gözlemledim . Aynı gün sosyal medyadan bu akşama dair hiçbir aktivite çağrısının yapılmaması da ilginçti . Sonuçta korkutucu olarak beklenen gecede polis bir tek gaz atışı bile yapmadan sakince geçti . Geceye ,   başbakanın görüştüğü  tamamen yandaş kadro ve iki sözde sanatçının görüşme sonrası sosyal medayayı patlatacak derecede  ilginç açıklamaları damga vurdu  .Hasan Kaçan ve Necati Şaşmaz isimli şahısların konuşmaları gergin gece de bir anda esprilerin havada uçuşmasını sağladı , eylemciler morallendi bile diyebiliriz . Ha birde “ park referandumu” düşüncesi hükümetçe tartışmaya açıldı .  Hakkında mahkemenin yütürmeyi duruduma kararı olan park için hukukçular “ referandum “ ifadesinin teknik olarak mümkün olmadığını açıkladılar .  Tüm bunların sonucunda şu anki noktaya gelindi .  Günlerden Perşembe , olayların üzerinden tam iki hafta geçti . Gelinen nokta nasıl yorumlanmalı ....

Şu an itibarı ile yorumlarım  ve çözmekte zorlanığım bazı şüphelerim;

-        Park direnişi  ve GEZİ PARKI ÇOCUKLARI bana göre toplumda,   iktidar partisinin kayıtsız şartsız taraftar biçimli  destekçileri  dışında ciddi bir  saygı ve sempati uyandırdı . Özellikle bugüne kadar iktidarın ve özellikle başbakanın hemen hemen  hergün bir konuda gündem yaratıp müdahale ettiği olaylar , konular nedeniyle  birikmiş olan muhalefetin bir anda alanlara, meydanlara, sokaklar akmasını ve ciddi bir tepkiye dönüşmesini sağladı . Başbakan’ın da itiraf ettiği gibi , tepkiyi beklediklerini ama bu boyutu kestiremedikleri önemli bir gerçekti .

-        Yerel medya ilk günlerdeki tamamen görmez duymaz tavrını , bu defa   haber veren yorumlar yapan ama bunları , iktidarın sanki resmi yayın organıymışçasına yapmaya başladı . Bu ilk tepkilerden sonra haklarında varılan yargının tuzu biberi oldu .  Bu saatten sonra  protestoculara ve direnişçilere kendilerine inandırmaları çok zor.  Gelecek günler onları şiddetli bir protesto bekliyor diye düşünüyorum .  Bugüne dek uyuttukları kitle uyandı . Takkeleri düştü ve kel göründü ( Tıpkı örnek patronları Şahenk’in keli gibi )

-        Vali olağan üstü bir biçimde tüm halkı kandırdı . Yaptığı şirin (!) içerikli açıklamaların ardında dev bir şiddet gösterisi ve hatta kimilerince oyunu tertipledi diyebiliriz ! Tüm inandırıcılığını bana göre tüm kitleler nezninde yitirdi .  Normalde istifa etmesi şahsen kendisi için yapacağı en iyi şey olurdu ama bu ülkede böyle bir kültürün izleri dahi bulunmadığı için herkes koltuğunda yumurtaları soğutmamaya devam ediyor .

-        Başbakan tüm olaylar boyunca gösterici ve protestocuların odağında şahsı ve adıyla yer alıyor . Bu durum sanırım kendisininde itiraf ettiği gibi değişmeyecek kişiliğince birtürlü kabullenilmiyor ve sindirilmiyor . Ayrıca  kendisini takip eden kitleye karşıda bu imajını zedelememek ve geri adım attı  algısı yaratmamak için bence  gereksiz bir kompleksle  sert ve uzlaşmaz tavrını sürdürmeye devam ediyor ( Kendisine kayıtsız şartsız destek veren kitlesinin bu tavrından hoşlandığını çok iyi bildiğine eminim )  . Ancak bu tavrın 15 gün boyunca ülkeye derin izler bıraktığı çok açık . O izlerin  pozitife ve negatif yönlerini zamanla hep beraber göreceğiz . Bunda başbakanın tarihsel sorumluluğu en önde gelen gerçeklerden biri olacak hiç kuşkusuz . Özellikle sert, antidemokratik, olayları olduğunun dışında ifade eden , çarpıtan  ve uzlaşmaz tutumu !

-        Son gün itibarı ile iki gün önceki polis saldırısı ve şiddetinden eser yok , bir anda ne oldu da müdahale oldu , ne oldu da müdahale edilmiyor !  Ben başbakanın tabiri ile “ faiz lobisi “ diye hedef şaşırttığı bir başka lobinin bu süreci hem istemiyorum deyip hem de yaşatarak ve sürdürerek bu olaydan acaba bir nemalanma , rant elde etme durumu olup olmadığında şüpheleniyorum .  Sonuçta borsa düşerken birileri de bu düşen kağıtları alıyor. Bir yandan TPAO ‘nun petrol arama hakkı kanunla değiştirildi . Milletvekilleri kıyak emekliliği çıktı , içki satış yasakları onaylandı . Bunlar sadece bu süreçte  buzdağının görünen yerleri . Kısacası  bu durumdan umarım direnişçiler zararlı çıkmaz .  Başbakan ve şürekasının söylemleri sürekli saldırı ve karalama üzerinden ilerlediği için varsa böyle bir tuzak bunu kesinlikle deşifre etmek lazım . Sanırım Redhack’e iş düşecek  ( :-) ).   

-        Niye Gezi’ye sürekli sataşılırken girilmiyor   diye de düşünmeden edemiyorum , niye ?  Direniş dünyadan izleniyor , uluslararası kanallar canlı takipte , uluslararası rahatsızlık ve tepki var ! Tamam hepsi doğru da  10 gün öncede vardı ,  iki gün öncede vardı . Kimsenin gözünün yaşına bakılmadı , sıkıldı da sıkıldı gaz ! Anamız ağladı !  Ki  zaten bir iyiniyet olsa  ufakta olsa pozitif  bir mesaj verilirdi . Çıkan en pozitif mesaj kabız gibi bir referandum oldu . Oysaki  on gün önce resmi platform , Bülent Arınç’a yüzyüze görüşmede  isteklerini iletti . Bu konuda karşıdan hiçbir olumlu adım atılmadı ve sürekli olay  manipüle edildi . 

-        Tabi yukarıdaki bazı değerlendirmeler biraz şeytanın avukatlığı  ve gönlüm olayın bu içerikte olmasını istemiyor .  Ben yine de Gezi Çocuklarının bu inatçı ve son derece başarılı organiazsyonun ve direncinin çok ciddi ses getirdiğini , iktidarın birkısmı  hava gazı ile şişirilmiş  balonunun bir anda patladığını . Bu sesten iktidarın irkildiğini hatta ciddi korktuğunu , ama delikanlılığa(!) da söz söyletmemek için  güçlü görünme , etkilenmemiş görünme adına , hem gösterilere katılan halkı , hem de Gezi Parkı Çocuklarını sürekli kışkırtıcı , tahrik edici , hedefler olarak gösterme gayretlerinin bu düştükleri durumu kotarmaya yönelik olduğunu da düşünüyorum .

-        Yani aslında haraket 15 gün içinde çok acayip bir sonuç elde etti. Başbakan 20 gün önceye kadar  , sanırım kafasında herşeyin planını yapmış artık ince ayarları tasarlarken ... ( Anayasa, cumhuriyet, eğitim, sosyal yapı – üç çocuk , kadının erken emekliliği vs- dindarlık , yasaklar , Osmanlıcılığın yüceltilmesi , Atatürk olgusunun yavaş yavaş silinmesi , Ortadoğuda büyük abi olma hayalleri ve rüyaları vb.)  bir anda soğuk bir duşla uyandı . Belki bize biber sıkıp  gözlerimizi , ciğerlerimizi yaktılar  ama kendileride hiç tasarlayamadıkları bir buz kabının içinde uyandılar .Artık bundan sonra  Türkiye’de  tepkisini gösterdiğinde , birlik olduğunda , organize olduğunda , saygılı , anlayışlı , barışçıl ve tahammülkar olduğunda kitlelerin birçok  şey kazanabilecekleri , birçok şeyi en azından değiştirmeyi deneyebilecekleri duygusu ve gerçeği yerleşti . Bu yüzden bugün bu ülke de 20 gün öncesine kadar karamsarlık bulutlarının içinde boğulan insanların beyninde yarınlar çok daha parlak , aydınlık ve güneşli .  Bu yüzden bundan sonra , yarınları karartarak ülkeyi farklı noktalara götürmeye çalışanlar düşünmesi gerekecek sanırım .  Biz nerede yanlış yaptık gibi bir öz eleştiri de yapabileceklerini sanmak iyimserlik , çünkü bu bir vasıftır  ve eğer o vasfa sahip olan bir insan ya da grup olsaydınız zaten ülke bu son 15 günü yaşamaz olurdu .

-        Sonuç olarak  Gezi Parkı Çocukları ve onların yarattığı içinde kimi romantik ögeleri de barındıran  haraket ülkenin insanlarının zihninde bir devrimi bence gerçekleştirdi . Belki de en önemli kazanım bu . Tabii ki  şu ana kadar bunca acının ki ölümlerin olduğu yerde acı bile az kalır durumu anlatmaya , mutlaka somut sonuçlarında alınması lazım . Ama şuna inanıyorum , eğer polis Gezi Parkını şiddetle ortadan kaldırmayı denerse ,  bu ruh hiçbir zaman bitmeyecek ve her defasında geri gelip  çok daha etkili  olacak !

Tüm Gezi Parkı Çocuklarını  yürekli, dürüst ve gerçekten samimi eylemlerinden dolayı kutluyor ve selamlıyorum.

Hepimiz Gezi Parkı Çocuklarıyız , hepimiz bu ülkeyi ve bu ülkenin tüm insanlarını seviyoruz ! Çünkü BİZ HALKIZ !

Bu çocuklar ya da biz tüm direnişçiler aslında birer Gökkuşağı Savaşçılarıyız belkide ...

Dünya birgün yok olmaya yüz tutuğunda ,  onu kurtarmak için  bugüne kadar dünya değiştirmiş tüm savaşçılar yeniden geri gelecekler ve kurtaracaklardır ve onlara GÖKKUŞAĞI SAVAŞÇILARI denilecektir 
( Bir Kızılderili sözünden alıntıdır)
#DirenGeziParkı   
#DirenTürkiye 
“ Direnince çok güzel oluyorsun “
 
 

6 Haziran 2013 Perşembe

Gezi Parkı Çocukları - Değerlendirme Yazıları -1

"Heryer Taksim, Heryer Direniş  / Direne direne kazanacağız "
 
Bundan yaklaşık 1 hafta önce  Taksim Gezi Parkında son derece masumane bir amaçla başlayan , sonrasında başta ülkeyi yönetenlerin yani  iktidarın , onun emrindeki yerel yönetimlerin ve emniyet güçlerini doğru yönetilip yönlendirilmeemsi aksine  grupların üstüne salınması sonucu orantısız güç kullanımı ile halka karşı şiddete dönüşen Gezi Parkı Ağaçlarının Kesilmesi ve yerine AVM yapılması projesi olayı bir anda ortaya çıkan global durum için sembolik olarak kalıp özellikle 31 Mayıs akşamı Taksim meydanı çevresi ve tüm sokaklarında zirveye ulaşan, sonrasında da adım adım önce İstanbul’ un en tüm semtlerine  hatta en ücra mahallelerine , sonrasında ülkenin diğer il ve ilçelerindeki meydanlara ve hatta yurt dışındaki bir çok ülkedeki destekçisine kadar büyüyen bir halk haraketine dönüştü ...
Biz kendimize yakışan , ilkeli , çağdaş ve olgun duruşumuzla  , asla şiddete başvurmadan ama uygulanan şiddete karşı kedimizi koruyarak , kimseye ve kimsenin malına zarar vermeden bu süreçte demokratik hakkımızı kullanarak , ülkede son yıllarda ortaya çıkan ve adım adım zirveye çıkan baskıcı, dayatıcı , tahrik edici  ve oldu bitti ile tüm yaşamı ele geçirmeye çalışan son derece anti demokratik bir zihniyete ve devamındaki ortaya konulan orantısız şiddette karşı protestomuzu yerine getirdik , getirmeye de devam ediyoruz .

Biz , yaşamın özgür , bağımsız , çağdaş , demokratik , saygıyla örülü kurallarını benimserken bilimle , sanatla ve adaletle örülü yaşam tarzını benimseriz . Çağdaş yaşamın tüm temel değerlerinin yozlaşmasına, yokedilmesine,  görmezden gelinmesine karşıyız . Aksi durumda buna karşı çıkarız, savunuruz ve teslim etmeyiz , direniriz . 
Bu nedenle bu direnişin içindeydik ve sonuç alınıncaya kadar da bu çağdaş, olgun ve şiddeten uzak ama inantçı desteğimiz sürecektir .

İktidarların ellerindeki gücün serhoşluğu ile kendi istek , arzu , inanç , düşünce ve yöntemlerini yönetimleri altındaki insanlara dayatmasına ; bunun için psikolojik , fiziksel baskılara ve özellikle de yasaklara temelden karşıyız . Yaşanacak en küçün bir akıl kaymasında ülkenin ve çocuklarımızın onlarca yıllık geleceğinin yok edileceği aşikardır . Tıpkı yetmiş yılda yetişen ulu bir çınarın iki dakikada ölü bir oduna dönüşebilmesi ve dibindeki filizlerin yeniden bir ağaç olması için ne kadar zaman geçeceğinin basit hesabı gibi ... ( Yani direnişin çıkış noktasında ki ağaçların kesilmesiyle tamamen paralel )
Bizim gibi düşünen ve düşünmeyen çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle ortaya çıkan büyük protestonun ardında yer alan , çeşitli etnik kimliklerdeki , çeşitli siyasal, ideolojik fikir ve görüşteki ;  çeşitli tercihleri olan insanların bir arada ve omuz omuza mücadelesi gerçekten çok çarpıcı bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Bukadar farklı yapıdaki insan kitlelerinin tahrik edilmedikçe ( Polis şiddeti ve gaz bombardumanı ) genel olarak çevreye fiziki bir zarar vermeden yürüttükleri bu büyük başkaldırı eylemi ve isyan gibi protestonun iyi okunması ve çıkarılacak önemli derslerle ülkeyi aydınlığa taşımısasını diliyoruz .

Ülkeyi yöneten(ler)in biran önce bu temel gerçekleri görmesini , bu bir anda tüm dünya da bir numaralı konuya dönüşen bu doğal hareketi ve direnişin manasını doğru okumasını diliyoruz .
Bu yoğun eylem süreci kendi içerisinde de ülkedeki bambaşka gerçeklerinde tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmasını sağlamıştır . Öncelikle yıllar içinde planlı ve programlı olarak önce gazetelerle sonra televizyonlarla sistematik olarak patronların, yani sermayenin eline geçen medya unsurlarının , bu süreç sonunda nasıl asıl vasfını ve yetisini kaybettiğinin kanıtı bu eylemle tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır . Sermayenin ve patronunun elinde oyuncak olan medyanın üç maymundan farklı olmayacağı anlaşılmıştır . Biran önce medyayı içine alan bir kanuni düzenleme ile basının medayanın %100 derhal özgürleştirilmesi ve bağımsız kılınması sağlanmalıdır . Bu herhangi bir grubun lehine değil , insanlık adına gereklidir. Koskoca bir ülkenin ulusal medyasının tamamının kasıtlı ve eli kolu bağlı olarak iktidarın ve ona bağımlı  patronlarının güdümünde bu konuya gözünü kapaması ile ortaya çıkan gerçek şu oldu .  İki global internet çıkışlı sosyal medya unsuru ( Facebook , Twitter )  gayet kolayca  insanların ellerindeki cep telefonları ve bilgisayarları ile – bitik, ölü – ulusal medyayı nasıl yendiğini görmenin dayanılmaz hazzını (!) yaşattı bize . Herkes televizyon ve gazete yerine ilk önce Facebook’a ya da Twitter’a sarıldı , oradan organize oldu , oradan anlık ve canlı bilgileri aldı , en önemli görüntüleri izledi paylaştı. Herhalde bu utanç bir ülkenin ulusal medyası için yeter de artar bile ! Şimdilerde halk bu kuruluşların önünde protesto düzenliyor ama doğrusu bunun yapıyı değiştirmeden onların işine gelmektan başka bir işe yarayacağını düşünmüyorum .  Ayrıca  yalakalarının ortalık sakinleştikçe bu konudan nemalanmak için göstericiler lehine “bıdı bıdılar” yapacağından hiç şüphemiz bulunmuyor . Umarız  kitleler bu çarpıcı gerçekleri kısa sürede unutmalar ve bu unsurlara karşı özellikle ekonomik zarara uğratacak protestolarını sürdürürler . 

Bir başka protesto edilmeyi hak eden grup ise ülkenin mecliste temsil edildiği siyasi partiler olduğunu düşünüyoruz . Bunca zamandır halkı tatmin edecek birşeyler üretemeyen ve halkın güçlü sesi olamayan bu siyasi oluşumların da yerinde ve zamanında doğru şekilde bu protestolardan haklarını almaları gerektiği kanaatindeyiz ! Halkı bu isyana taşıyan en büyük sebep her nekadar iktidar partisi ve başkanının şahsı olsa bile , ona bu şansı tanıyan muhalefetinde durumuna iyi bakmak gerektiğini düşünüyoruz .
Bir başka gerçek olarak   büyük holdinglerin patronlarının ve  sermayenin iktidarlarla nekadar sıkı fıkı oldukları ve işbirliği yaptıkları birkez daha net olarak görüldü . Devasa halk başkaldırısına karşı sermaye ve patronlar korkunca kafasını kabuğunun içine saklayıp gözlerini yuman kaplumbağalar gibi sessiz kaldılar . Bence protestoların iktidar ve medya kadar , bu dalkavuk ve sömürücü patronlara da yönelmesi , onlarında kendilerine çeki düzen vermeleri için bir gerekliliktir. Bugüne dek hiçbir patrondan eylemlere karşı sağduyulu bir destek açıklaması  gelmemiştir , bu pek tabiki beklenmese de  , durumu değerlendirmeye bile cesaret edememişlerdir  ( Kurulacak AVM’de olmayacağız açıklamları bizim için samimi değildir ) . Korkuyla olayların yatışmasını bekledikleri aşikardır . Sonuçta sokaklarda ki milyonların birçoğunun belkide onlara hizmet eden emekçiler olduğu unutulmamalıdır . Kitlelerin patronların kulelerini sarsıp onları titretebileceğide görülmüştür.

Aynı şekilde her dönem iktidarların ve  sermayenin  yanında yer alan , yalaka , dalkavuk tarzlarıyla her dönemin adamı olan , birgün orada birgün burada TV’lerde gazetelerde herşeyin uzmanı olarak ahkam kesen sözde aydınların da bu büyük protestodan payını almaları gerektiği ve tüm gerçek yüzlerinin ortaya çıkarılması gerektiğini düşünüyorum . Düşünüyoruz ki , bu son derece samimi ve içten doğup ülkeyi ve dünyayı sarsan eylemden utanmadan , arsızca kendilerine pay çıkarmalarını ve nemalanmalarını istemiyorum . Bu süreçte ortalarda görünmeyip , şimdilerde nispi bir başarıya ulaşmış görünen bu eylemin durumundan kendilerine nema yarartmaya çalışacakları muhakkaktır ! Asla yüzverilmemeleri ve isimleri heryere kazınmalı yazılmalı ve deşifre edilmelidir. Eylemin 6. Gününde bugün bunun izlerinin görülmeye başladığını söylemeliyiz.
Yasaklara karşı sessiz kalan çıkarcı tüm toplulukların , işlerine gelen iki yüzlü çıkarcı kimliklerinin de bu süreçte şamar gibi yüzlerine vurulmasını isterim. Örneğin , sigara şirketleri , içki şirketleri , eğitim kurumları , kimi işçi sendikaları , kimi STK’lar , bunun dışında devlet memuru olup siyasi kimlikleri bulunmaması gerekip halkın çıkarlarını savunması gereken , güvenliğinden sorumlu gereke yüksek düzey bürokratlar gerekse de yerel yöneticilerin , mesela valiler, kaymakamlar , emniyet müdürlerinin vb .

En önemlisi de halkın güvenliği için var olması gereken ülkenin polisi  ile yine halkına eziyet çektiren, gaza boğan , zarar veren , azap çektirenlerin cezalarının adalet önünde adil bir şekilde verilmesini talep ediyoruz . Hafta sonu hastanelerin acil servislerine gidenler kendi gözleriyle bu durumlara şahitlik etmişlerdir , sonuçta buna kimsenin hakkının olmadığına inanıyoruz.
Ülke polislerinin de  artık kendilerini bir birey olarak görüp bizce onlarada zulüm eden bu emir komuta zincirinin bir parçası olmamak için demokratik bir söylem ve eylem üretmesi gerektiği ve insani özelliklerini kaybetmemiş olanların  kendi durumlarına başkaldırmaları gerekir kanaatindeyiz . Hiçkuşku yokki , aralıksız , usanmadan , dinlenmeden , herhangi bir çalışma gerek bir kanun maddesine gerekse de insan onuruna uygun olmayan şekilde çalıştırılarak gaz sıkmak herhalde iyi bir iş süreci olmasa gerek , hele ki yapılan şeyin  kendi halkına karşı olduğu düşünüldüğünde  . Sonuçta kendi kendimize zarar verirken , gereksiz bir düşman yaratmış oluyoruz , gereksiz şiddet ve nefret yaratıyoruz ! Empati yapmanın zamanı çoktan geçti bile...

Taksim de ki müdahaleyi sonlandırıp geri çekildikten sonra ki  üç günde Taksim’de ki havanın şenlik içinde geçtiği ve hiçbir taşkınlık yaşanmadığı , bir bayram havası olduğunu söylersek , konu net olarak anlaşılmış olur sanırım. Gazlı hava sahasının herkesi gerdiği muhakkak! Bir daha hiçbiryerde “ gaz festivali “ yaşamak istemeyiz sanırım .
Küçücük bir parkın , küçücük bir ağacının altında doğan küçük bir pınarın büyüyüp kocaman bir nehre dönüşüp yatağını bulmasıyla yol alıp bir okyanusa dökülmesi gibi büyüyen bu samimi , içten , belki sert ama bir okadar da naif unsurlar taşıyan eylemin ülkemizi aydın yarınlara taşımasını diliyoruz .

Bunun için karanlıklardan kaçıp aydınlıklara koşmamız gerekiyor .
Son sözümüz parkın içindeki herhangi bir ağaçtan   .

Ben bir ceviz ağacıyım Taksim Gezi Parkında , ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında . ”
ta ki birkaç gün öncesine kadar .

Ey dostlar ben bir ağacım , bilirsiniz ki  bir ağaç ancak yaşken eğilir,   onun dışında bir de  eğitir  , ancak olurda beni kesmek isterseniz bir an da kuru bir  oduna  ya da  kalasa dönüşürüm , onların da ne işe yaradıklarını hepiniz bilirsiniz . Karar ve tercih sizin  .   Yaş mı kalayım   ? Yoksa odun mu olayım ?

Şu ulu KIZILDERİLİ sözünü de unutmayalım !

 
 

Dikkat çekenler

 - Halk TV ve Ulusal Kanal haricindeki tüm kanallar üç maymun

 - Birkaç gazete dışında ki tüm patron odaklı gazetler ve gazetecileri üç maymun

 - Başbakanın isminin ve şahsının aşırı derecede tepki çekmesi ( Neredeyse eylemin odağındaki tek kişi olması çok düşündürücü ve manidardır !
- Sözde aydın ve sanatçılar üç maymun

- Patronlar üç maymun

- İktidar partisi yandaşları çok ilginç bir şekilde tamamen sessiz !
- Meclisteki muhalefet  çok zayıf ve çılız

 - Sırrı Süreyya Önder , Okan Bayülgen gibi kişiler karizmatik ve dikkat çekici ...
- Facebook ve Twitter olayın en büyük yıldızları

 - Polis çok sert , biber gazı fena ama etkisi geçici

- Sonradan kullanılan portakal veya herne ise diğer gazlar mahvedici

- Herkesin maskesi ve solüsyonu var , kitleler tedbirli

- Gönüllü dayanışması özellikle gezi parkında ve yaralı eylemciler konusunda olağanüstü

- Esnafın eylemcilerle dayanışması çok etkileyiciydi .

-Farklı şehirlerdeki dostlardan soktayken “dikkat şu olacak , bu olacak “ şeklinde uyarı
SMS’leri telefonları almak olağanüstüydü .

 -Taksim civarındaki  esanafın desteği harikaydı  ( destek olayanlar  fena bir kamusal protesto ile sıkıntı yaşıyorlar şu sıralar ) . Yemek içmek dinlenmek hatta sonunda eğlenmek için birarada olabilmek harikaydı ...
-Dine ve dindarlara karşı hiçbir slogan atılmadı duvar yazısı dahi yazılmadı , eylemciler hassas . Mevlüt kandili parkta kutlandı . Saygı büyüktü

-Eylemde  kadın ve genç kızların sayısı  neredeyse erkek  protestocularla eşit düzeydeydi .
-Gerek sosyal medya da gerekse de duvarlara yazılan yazılarda inanılmaz bir zenginlikte esprilere üretildi , sloganlar ortaya çıktı

- Tüm futbol takım taraftaları belkide birdaha olamayacak ölçüde birleşti kardeş oldular ...
- Bir haftadır polisin attığı gaz bombalarına direnişçiler  zor durumda kaldıklarında ( aşırı gaz ve fiziki şiddet )  haricinde  ellerine geçenleri savurmak dışında bir karşı  silah geliştirmediler .  Bu da gösteri ve göstericilerin samimiyetinin bir kanıtı olsa gerek . Bir tek savunma malzemesi olarak  maskeler de bir gelişim söz konusudur .

-  Bizler 60’ları görememiştik , kominal yaşamları ve o masum çocukları hep gıpta ve ince bir iç çekişiyle anmıştık .  Benim Meydanda gördüğüm çocuklar bunları hiç aratmıyor hatta ötesi ... Her tür insan bir arada ve paranın geçmediği inanaılmaz bir dayanışma var aralarında ...

-  Birde  sosyal medyada direnişçilerden sanırım dakika da bir  " olağan üstü " düzeyde zeka barındıran , espri ve yaratıcı fikir düşünce , eylem , davranış , tavır vb . şeyler çıkıyor . Bu  popüler tabiri ile " orantısız zeka " farkındalığı ile   başaçıkabilmek neredeyse imkansız ! Karşı tarafın işi hiç kolay OLMAYACAK ! gibi :)