"Heryer Taksim, Heryer Direniş / Direne direne kazanacağız "
Bundan yaklaşık 1 hafta önce
Taksim Gezi Parkında son derece masumane bir amaçla başlayan ,
sonrasında başta ülkeyi yönetenlerin yani
iktidarın , onun emrindeki yerel yönetimlerin ve emniyet güçlerini doğru
yönetilip yönlendirilmeemsi aksine
grupların üstüne salınması sonucu orantısız güç kullanımı ile halka
karşı şiddete dönüşen Gezi Parkı Ağaçlarının Kesilmesi ve yerine AVM yapılması
projesi olayı bir anda ortaya çıkan global durum için sembolik olarak kalıp
özellikle 31 Mayıs akşamı Taksim meydanı çevresi ve tüm sokaklarında zirveye
ulaşan, sonrasında da adım adım önce İstanbul’ un en tüm semtlerine hatta en ücra mahallelerine , sonrasında
ülkenin diğer il ve ilçelerindeki meydanlara ve hatta yurt dışındaki bir çok
ülkedeki destekçisine kadar büyüyen bir halk haraketine dönüştü ...
Biz kendimize yakışan , ilkeli , çağdaş ve olgun
duruşumuzla , asla şiddete başvurmadan
ama uygulanan şiddete karşı kedimizi koruyarak , kimseye ve kimsenin malına
zarar vermeden bu süreçte demokratik hakkımızı kullanarak , ülkede son yıllarda
ortaya çıkan ve adım adım zirveye çıkan baskıcı, dayatıcı , tahrik edici ve oldu bitti ile tüm yaşamı ele geçirmeye çalışan
son derece anti demokratik bir zihniyete ve devamındaki ortaya konulan
orantısız şiddette karşı protestomuzu yerine getirdik , getirmeye de devam
ediyoruz .
Biz , yaşamın özgür , bağımsız , çağdaş , demokratik ,
saygıyla örülü kurallarını benimserken bilimle , sanatla ve adaletle örülü yaşam
tarzını benimseriz . Çağdaş yaşamın tüm temel değerlerinin yozlaşmasına,
yokedilmesine, görmezden gelinmesine
karşıyız . Aksi durumda buna karşı çıkarız, savunuruz ve teslim etmeyiz ,
direniriz .
Bu nedenle bu direnişin içindeydik ve sonuç alınıncaya kadar
da bu çağdaş, olgun ve şiddeten uzak ama inantçı desteğimiz sürecektir .
İktidarların ellerindeki gücün serhoşluğu ile kendi istek ,
arzu , inanç , düşünce ve yöntemlerini yönetimleri altındaki insanlara
dayatmasına ; bunun için psikolojik , fiziksel baskılara ve özellikle de
yasaklara temelden karşıyız . Yaşanacak en küçün bir akıl kaymasında ülkenin ve
çocuklarımızın onlarca yıllık geleceğinin yok edileceği aşikardır . Tıpkı
yetmiş yılda yetişen ulu bir çınarın iki dakikada ölü bir oduna dönüşebilmesi
ve dibindeki filizlerin yeniden bir ağaç olması için ne kadar zaman geçeceğinin
basit hesabı gibi ... ( Yani direnişin çıkış noktasında ki ağaçların
kesilmesiyle tamamen paralel )
Bizim gibi düşünen ve düşünmeyen çok sayıda insanın bir
araya gelmesiyle ortaya çıkan büyük protestonun ardında yer alan , çeşitli
etnik kimliklerdeki , çeşitli siyasal, ideolojik fikir ve görüşteki ; çeşitli tercihleri olan insanların bir arada
ve omuz omuza mücadelesi gerçekten çok çarpıcı bir sonuç ortaya çıkarmıştır.
Bukadar farklı yapıdaki insan kitlelerinin tahrik edilmedikçe ( Polis şiddeti
ve gaz bombardumanı ) genel olarak çevreye fiziki bir zarar vermeden
yürüttükleri bu büyük başkaldırı eylemi ve isyan gibi protestonun iyi okunması
ve çıkarılacak önemli derslerle ülkeyi aydınlığa taşımısasını diliyoruz .
Ülkeyi yöneten(ler)in biran önce bu temel gerçekleri
görmesini , bu bir anda tüm dünya da bir numaralı konuya dönüşen bu doğal
hareketi ve direnişin manasını doğru okumasını diliyoruz .
Bu yoğun eylem süreci kendi içerisinde de ülkedeki bambaşka
gerçeklerinde tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmasını sağlamıştır . Öncelikle
yıllar içinde planlı ve programlı olarak önce gazetelerle sonra televizyonlarla
sistematik olarak patronların, yani sermayenin eline geçen medya unsurlarının ,
bu süreç sonunda nasıl asıl vasfını ve yetisini kaybettiğinin kanıtı bu eylemle
tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır . Sermayenin ve patronunun elinde oyuncak
olan medyanın üç maymundan farklı olmayacağı anlaşılmıştır . Biran önce medyayı
içine alan bir kanuni düzenleme ile basının medayanın %100 derhal
özgürleştirilmesi ve bağımsız kılınması sağlanmalıdır . Bu herhangi bir grubun
lehine değil , insanlık adına gereklidir. Koskoca bir ülkenin ulusal medyasının
tamamının kasıtlı ve eli kolu bağlı olarak iktidarın ve ona bağımlı patronlarının güdümünde bu konuya gözünü
kapaması ile ortaya çıkan gerçek şu oldu .
İki global internet çıkışlı sosyal medya unsuru ( Facebook , Twitter
) gayet kolayca insanların ellerindeki cep telefonları ve
bilgisayarları ile – bitik, ölü – ulusal medyayı nasıl yendiğini görmenin
dayanılmaz hazzını (!) yaşattı bize . Herkes televizyon ve gazete yerine ilk
önce Facebook’a ya da Twitter’a sarıldı , oradan organize oldu , oradan anlık
ve canlı bilgileri aldı , en önemli görüntüleri izledi paylaştı. Herhalde bu
utanç bir ülkenin ulusal medyası için yeter de artar bile ! Şimdilerde halk bu
kuruluşların önünde protesto düzenliyor ama doğrusu bunun yapıyı değiştirmeden onların
işine gelmektan başka bir işe yarayacağını düşünmüyorum . Ayrıca
yalakalarının ortalık sakinleştikçe bu konudan nemalanmak için
göstericiler lehine “bıdı bıdılar” yapacağından hiç şüphemiz bulunmuyor .
Umarız kitleler bu çarpıcı gerçekleri
kısa sürede unutmalar ve bu unsurlara karşı özellikle ekonomik zarara uğratacak
protestolarını sürdürürler .
Bir başka protesto edilmeyi hak eden grup ise ülkenin
mecliste temsil edildiği siyasi partiler olduğunu düşünüyoruz . Bunca zamandır
halkı tatmin edecek birşeyler üretemeyen ve halkın güçlü sesi olamayan bu
siyasi oluşumların da yerinde ve zamanında doğru şekilde bu protestolardan
haklarını almaları gerektiği kanaatindeyiz ! Halkı bu isyana taşıyan en büyük
sebep her nekadar iktidar partisi ve başkanının şahsı olsa bile , ona bu şansı
tanıyan muhalefetinde durumuna iyi bakmak gerektiğini düşünüyoruz .
Bir başka gerçek olarak
büyük holdinglerin patronlarının ve
sermayenin iktidarlarla nekadar sıkı fıkı oldukları ve işbirliği
yaptıkları birkez daha net olarak görüldü . Devasa halk başkaldırısına karşı
sermaye ve patronlar korkunca kafasını kabuğunun içine saklayıp gözlerini yuman
kaplumbağalar gibi sessiz kaldılar . Bence protestoların iktidar ve medya kadar
, bu dalkavuk ve sömürücü patronlara da yönelmesi , onlarında kendilerine çeki
düzen vermeleri için bir gerekliliktir. Bugüne dek hiçbir patrondan eylemlere
karşı sağduyulu bir destek açıklaması
gelmemiştir , bu pek tabiki beklenmese de , durumu değerlendirmeye bile cesaret
edememişlerdir ( Kurulacak AVM’de
olmayacağız açıklamları bizim için samimi değildir ) . Korkuyla olayların
yatışmasını bekledikleri aşikardır . Sonuçta sokaklarda ki milyonların
birçoğunun belkide onlara hizmet eden emekçiler olduğu unutulmamalıdır .
Kitlelerin patronların kulelerini sarsıp onları titretebileceğide görülmüştür.
Aynı şekilde her dönem iktidarların ve sermayenin
yanında yer alan , yalaka , dalkavuk tarzlarıyla her dönemin adamı olan
, birgün orada birgün burada TV’lerde gazetelerde herşeyin uzmanı olarak ahkam
kesen sözde aydınların da bu büyük protestodan payını almaları gerektiği ve tüm
gerçek yüzlerinin ortaya çıkarılması gerektiğini düşünüyorum . Düşünüyoruz ki ,
bu son derece samimi ve içten doğup ülkeyi ve dünyayı sarsan eylemden utanmadan
, arsızca kendilerine pay çıkarmalarını ve nemalanmalarını istemiyorum . Bu
süreçte ortalarda görünmeyip , şimdilerde nispi bir başarıya ulaşmış görünen bu
eylemin durumundan kendilerine nema yarartmaya çalışacakları muhakkaktır ! Asla
yüzverilmemeleri ve isimleri heryere kazınmalı yazılmalı ve deşifre
edilmelidir. Eylemin 6. Gününde bugün bunun izlerinin görülmeye başladığını
söylemeliyiz.
Yasaklara karşı sessiz kalan çıkarcı tüm toplulukların ,
işlerine gelen iki yüzlü çıkarcı kimliklerinin de bu süreçte şamar gibi yüzlerine
vurulmasını isterim. Örneğin , sigara şirketleri , içki şirketleri , eğitim
kurumları , kimi işçi sendikaları , kimi STK’lar , bunun dışında devlet memuru
olup siyasi kimlikleri bulunmaması gerekip halkın çıkarlarını savunması gereken
, güvenliğinden sorumlu gereke yüksek düzey bürokratlar gerekse de yerel
yöneticilerin , mesela valiler, kaymakamlar , emniyet müdürlerinin vb .
En önemlisi de halkın güvenliği için var olması gereken
ülkenin polisi ile yine halkına eziyet
çektiren, gaza boğan , zarar veren , azap çektirenlerin cezalarının adalet
önünde adil bir şekilde verilmesini talep ediyoruz . Hafta sonu hastanelerin
acil servislerine gidenler kendi gözleriyle bu durumlara şahitlik etmişlerdir ,
sonuçta buna kimsenin hakkının olmadığına inanıyoruz.
Ülke polislerinin de
artık kendilerini bir birey olarak görüp bizce onlarada zulüm eden bu
emir komuta zincirinin bir parçası olmamak için demokratik bir söylem ve eylem
üretmesi gerektiği ve insani özelliklerini kaybetmemiş olanların kendi durumlarına başkaldırmaları gerekir
kanaatindeyiz . Hiçkuşku yokki , aralıksız , usanmadan , dinlenmeden , herhangi
bir çalışma gerek bir kanun maddesine gerekse de insan onuruna uygun olmayan
şekilde çalıştırılarak gaz sıkmak herhalde iyi bir iş süreci olmasa gerek ,
hele ki yapılan şeyin kendi halkına
karşı olduğu düşünüldüğünde . Sonuçta
kendi kendimize zarar verirken , gereksiz bir düşman yaratmış oluyoruz ,
gereksiz şiddet ve nefret yaratıyoruz ! Empati yapmanın zamanı çoktan geçti
bile...
Taksim de ki müdahaleyi sonlandırıp geri çekildikten sonra
ki üç günde Taksim’de ki havanın şenlik
içinde geçtiği ve hiçbir taşkınlık yaşanmadığı , bir bayram havası olduğunu
söylersek , konu net olarak anlaşılmış olur sanırım. Gazlı hava sahasının
herkesi gerdiği muhakkak! Bir daha hiçbiryerde “ gaz festivali “ yaşamak
istemeyiz sanırım .
Küçücük bir parkın , küçücük bir ağacının altında doğan
küçük bir pınarın büyüyüp kocaman bir nehre dönüşüp yatağını bulmasıyla yol
alıp bir okyanusa dökülmesi gibi büyüyen bu samimi , içten , belki sert ama bir
okadar da naif unsurlar taşıyan eylemin ülkemizi aydın yarınlara taşımasını
diliyoruz .
Bunun için karanlıklardan kaçıp aydınlıklara koşmamız
gerekiyor .
Son sözümüz parkın içindeki herhangi bir ağaçtan .
“Ben bir ceviz ağacıyım Taksim Gezi Parkında , ne sen bunun
farkındasın ne de polis farkında . ”
ta ki birkaç gün öncesine kadar .
“ Ey dostlar ben bir ağacım , bilirsiniz ki bir ağaç ancak yaşken eğilir, onun dışında bir de eğitir
, ancak olurda beni kesmek isterseniz bir an da kuru bir oduna
ya da kalasa dönüşürüm , onların
da ne işe yaradıklarını hepiniz bilirsiniz . Karar ve tercih sizin . Yaş mı kalayım ? Yoksa odun mu olayım ? “
Şu ulu KIZILDERİLİ sözünü de unutmayalım !
Dikkat çekenler
- Halk TV ve Ulusal Kanal haricindeki tüm kanallar üç maymun
- Birkaç gazete dışında ki tüm patron odaklı gazetler ve
gazetecileri üç maymun
- Başbakanın isminin ve şahsının aşırı derecede tepki
çekmesi ( Neredeyse eylemin odağındaki tek kişi olması çok düşündürücü ve
manidardır !
- Sözde aydın ve sanatçılar üç maymun
- Patronlar üç maymun
- İktidar partisi yandaşları çok ilginç bir şekilde tamamen
sessiz !
- Meclisteki muhalefet
çok zayıf ve çılız
- Sırrı Süreyya Önder , Okan Bayülgen gibi kişiler
karizmatik ve dikkat çekici ...
- Facebook ve Twitter olayın en büyük yıldızları
- Polis çok sert , biber gazı fena ama etkisi geçici
- Sonradan kullanılan portakal veya herne ise diğer gazlar
mahvedici
- Herkesin maskesi ve solüsyonu var , kitleler tedbirli
- Gönüllü dayanışması özellikle gezi parkında ve yaralı
eylemciler konusunda olağanüstü
- Esnafın eylemcilerle dayanışması çok etkileyiciydi .
-Farklı şehirlerdeki dostlardan soktayken “dikkat şu olacak
, bu olacak “ şeklinde uyarı
SMS’leri telefonları almak olağanüstüydü .
-Taksim civarındaki esanafın desteği harikaydı ( destek olayanlar fena bir kamusal protesto ile sıkıntı yaşıyorlar şu sıralar ) . Yemek içmek dinlenmek hatta sonunda eğlenmek için birarada
olabilmek harikaydı ...
-Dine ve dindarlara karşı hiçbir slogan atılmadı duvar
yazısı dahi yazılmadı , eylemciler hassas . Mevlüt kandili parkta kutlandı . Saygı büyüktü
-Eylemde kadın ve
genç kızların sayısı neredeyse
erkek protestocularla eşit düzeydeydi .
-Gerek sosyal medya da gerekse de duvarlara yazılan
yazılarda inanılmaz bir zenginlikte esprilere üretildi , sloganlar ortaya çıktı
- Tüm futbol takım taraftaları belkide birdaha olamayacak
ölçüde birleşti kardeş oldular ...
- Bir haftadır polisin attığı gaz bombalarına
direnişçiler zor durumda kaldıklarında (
aşırı gaz ve fiziki şiddet )
haricinde ellerine geçenleri
savurmak dışında bir karşı silah
geliştirmediler . Bu da gösteri ve
göstericilerin samimiyetinin bir kanıtı olsa gerek . Bir tek savunma malzemesi
olarak maskeler de bir gelişim söz
konusudur .
- Bizler 60’ları
görememiştik , kominal yaşamları ve o masum çocukları hep gıpta ve ince bir iç
çekişiyle anmıştık . Benim Meydanda
gördüğüm çocuklar bunları hiç aratmıyor hatta ötesi ... Her tür insan bir arada
ve paranın geçmediği inanaılmaz bir dayanışma var aralarında ...
- Birde sosyal medyada direnişçilerden sanırım dakika da bir " olağan üstü " düzeyde zeka barındıran , espri ve yaratıcı fikir düşünce , eylem , davranış , tavır vb . şeyler çıkıyor . Bu popüler tabiri ile " orantısız zeka " farkındalığı ile başaçıkabilmek neredeyse imkansız ! Karşı tarafın işi hiç kolay OLMAYACAK ! gibi :)