Benim alıntılarım...
SAIT FAIK ile ilgili
R.I: Nasılsın , nerelerdesin , ne
iştesin?
S.F: Babama yardım ediyorum
R.I:Baban ne iş tutuyor ?S.F: Boşta geziyor
“... Sait öyle kolay anlaşılır
kişilerden, kolay kırılır cevizlerden değildi .Birine sigara bile vermekten
kaçındığı nekadar doğruysa, birinin
rakısını , sigarasını içmek istemediği de o kadar gerçekti. Bir arkadaşı şakaya
getirip de çay , kahve ısmarlamasını istedi mi: “ Hastit ulan “ derdi. “ Başka
bulamadın mı, bu memlekette ! “
Çabul alınır , çabuk kızardı .
Kızınca da dudakları titremeye başlardı . Karacigerinin pürüzlülüğü , kızartı
halinde hemen yüzüne vurur , ya da tersi olurdu .
Neden sonra anlamıştım,
annesinden çok, hem de pek çok çekindiğini , çekinip utandığı içinde para
isteyemediğini ... Bu duruma düşmemek içinde elini sıkı tutmak zorunda olduğunu
.
...
İçincede sevgilileri gelirdi
aklına . Benimle kızlardan konuşmak çok hoşuna giderdi . Üniversiteye giden ,
uzun saçlı topaç gibi bir sevgilisi vardı . Arnavutköy dolaylarında otururdu.
Böyle saatlerde ne suratsızlığı kalırdı , ne pintiliği ne de öfkesi ...
Ortaokul öğrencisinden ayrıcalığı kalmazdı . Sonra birden içlenir , daha da
çocuklaşırdı .
Severdi annesini ... İşsiz adam ,
para kazanmayan adam durumuna düşmesi , annesince böyler nitelenmesi üzerdi onu
çoğu zaman
“ Yahu , şu kadar kitabım var ,
hergün okuyup yazarım . İşsiz adam sayılır mıyım ben !”
...
Fuzuli’den bir alnıtı ile Rıfat Ilgaz o günlerdeki durumlarına da
bir dip not düşüyor
“ Fakir padişah asa, geda-yı muhteşemem “Yani “ Padişah kadar fakir , görkemli bir dilenciyim ! “
Orhan Veli ile İstanbul Küllük’te
tanışabilmiştik...
İkinci Dünya Savaşı süresinde
Orhan Veli ile çok karşılaştığım halde nedense kaynaşamıyorduk bir türlü
.Mutlaka toplumcu şairlere takılacak, bizden de alacaktı gereken yanıtını ...
Dostluğumuz Hiroşima’ ya bomba
düşer düşmez başladı nedense , 19452in 6 Ağustos’unu birlikte geçirdik . Bir
dostluk havası içinde içtik , eğlendik , bütün gün . Barış yapan Amerikalılarla Japonlar değil ,
bizdik sanki ...
Savaş bitince Orhan Veli’nin
şiireleride değişmiş, içtenlik kazanmıştı .
Kendi ile ilgili
HABABAM SINIFI'NIN DOĞUŞU , GALATASARAY , FENERBAHÇE muhabbeti !
İlhan Şelçuk'un henüz yazı yazmadığı dönemlerde çıkardığı Dolmuş isimli dergide Rıfat Ilgaz , Stepne takma ismiyle, Anektod Şöyle
" Bunca yıldır yatılı okullarda okumuşuz , sizde birilrsiniz, şakalaşmalar .."
" Çok güzel , hemen yaz ! Adı ne olsun ?"
" Sözgelimi , Haytalar Sınıfı ? Hababam Sınıfı ? Daha , daha ..."
" Hababam Sınıfı güzel !"
Hemen o hafta başlıyor bizim Hababam Sınıfı
Okadar çok ilgi görüyorki yazılar , herkes Stepne takma isimli yazarı arıyor , merak ediyor .
Hatta Dergiyi arayıp onunla konuşmak istiyorlar ve şöyle bir anektod geçiyor
İlhan Selçuk, Rıfat Ilgaz'a
" ... Çamlıca'dan bir bayan arıyor , kim yazıyor bu yazıları diye soruyor ? Hangi okulda okumuş? Mutlaka Galatasaray' lıdır ... Yahu var mı senin Galatasaray'lılığın ? "
Ve tarihi cevap geliveriyor Rıfat Ilgaz'dan
" Ne Galatasaray'ı ! Ben olsam olsam Anadolu'dan geldiğime göre Fenerbahçe'li olmam gerekir ..."
Aylak Adam
Aralık Başları , yılın sonları 2013