8 Ekim 2013 Salı

Tahta Bavul ( Denemeler 2013 Vol-2)

Tahta Bavul

Yine yürüyordum bu koca şehirin kadim semtinin  eskiciler sokağında , amaçsız , sebepsiz . 
Sokak dükkanlarının içinde ya da el arabalarının üzeride sergilenen , dikkatimi çeken herhangi bir eski nesne , beni  girdap gibi kendine çekiyor ; olurda birine bakışım ya da dokunuşumda sanki aniden canlanıyorlar ve kendi zamanlarına çağırırcasına  başkalarınca görünmez mucizevi eski yollar açıyorlardı  önümde .  
Bu sokaklarda gezinmek , olur olmaz bir anda kendimi sanki  bir zaman makinasında herhangi bir geçmişe ışınlamak gibiydi .  
Çoğunluğu çıkmaz sokaktı  belki önümde açılan bu eski yolların  ve birçoğundan duvara çarpıp geri dönüyordum  .  Ama bazen öyle bir eskiye takılıyordu ki gözüm , öyle  uçuz bucaksız bir yol açılıyordu ki , o yola çıkmak için karşı konulmaz bir isteğe ihtiyaç duyar gibi oluyordum. O gizemli yol  beni kendine doğru sanki bir mıknatıs gibi çekiyordu   .  Hatta o kadar ki  şu anımı yani  şimdiki zamanımı da yanıma alıp o yola dalıp ,  geçmişe gidip bir daha geri dönememeyi dahi göze alırcasına ...
Belki de bu sokakta ki sebepsiz gezintilerimin ana sebebi buydu .  Ne için  ya da neyin peşinde ve hangi zamana ait bir yolculuk olacağını bilmemecesine dalıp gitmek eskiye , geçmişe  ...
Elbet bu yolculuğa çıkacaktım, yanıma alacağım tek şey beni bana hatırlatacak olan şimdiki zamanımdı , ama onu nasıl yanıma alacak ya da nereye ve nasıl sığdıracaktım ? Boyutunu ve hacmini kestiremiyordum , ne de olsa koskoca bir zamandı mevzu bahis olan .

Dalgın dalgın yürüyordum eskinin eskimiş eskici sokaklarında, eskilere bakarak .  Tam o esnada  birçok eskinin arasından gözüme ilişti o  .  Yavaşça yaklaştım , üzerinde çok uzun ve eski geçmişin ağır izleri açıkça belli  oluyordu . Darbelenmiş , itilip kakılmış,  atılmış ama tüm bunlara karşı kendini korumuştu , belli ki birini bekler gibiydi  . Usulca ellerimi üzerinde gezdirdim , hissediyordum şimdi onun aradığım şey olduğunu  ,tek kaygım  tüm yüküm olan koskoca şimdiki zamanımı sığdırıp sığdıramayacağımdı ?  Ama unutmamalıydım ki burası eskiciler ve eskiler sokağıydı yani mucizelerin sokağı  .  Merak ve heyecanla araladım kapağını , önce gözümü kör edercesine  alan ve sonra kaybolan bir ani ışık , sonrasında eskinin o nemli rutubet ve küflü birleşimiyle ortaya çıkan çekici kokusu , ama buna rağmen garip bir ferahlık ,  dipsiz bir derinlik   ;  karşımda sonsuz  bir hacim var gibiydi , herşeyin kolayca sığacağı .  Gülümsedim kimse görmese de . Parasını eskiciye hemen ödedim pazarlık dahi yapmadan  . Evet bu şey  benim tüm zamanımı yanımda taşıyacak kadar mucizevi büyüklükteydi , bırakın şimdiki zamanımı  tüm geçmişimi de sığdırdım içine ve kapadım kapağını usulca . Elime aldım , o ağır yüküne rağmen kuş gibi hafif ve taşıması kolay geldi bana  , yola çıktım yavaşça  ve  geriye bakmadan daldım eskiciler sokağının bana açacağı  bilinmez yola ,  elimde ki  o eski tahta bavulla ...

Aylak Adam
Ekim'in  başları – 2013


Fotoğraf : A.A

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder